Demirkubuz'un en sönük filmi bana kalırsa. Anlatmak istedikleriyle hikaye arasında bir kopukluk varmış gibi, anlatımı yüzeysel kalıyor. Tabi genç Zeki'nin dışarda kalanları, ruhunu arayanları öykülemesi sonrasında daha da gelişecek. Dönemi çerçevesinde düşündüğümüzde belki de devrimsel bir film ama bugün izlemek o denli bir manevi hazza ulaştırmıyor insanı.
Tülay karakterinin sorunlu ilişkisi ve sonrasında şehir yaşamında sorunlarına bulduğu yanıtlarla günümüzde de güncelliğini koruyan film. Selçuk Yöntem'in martıyı anımsatan kaşları, Aslının arkasında belirmesi ve Fikret Kuşkan'ın anadan üryan halleri hatırlanır.
Yaşadığı şehirde ,oturduğu binalar arasında sıkışıp kalmış bir kadının öyküsü, arayışları,çaresizliği ve korkularına tanık oluyoruz.Güzel ve etkileyici işlenmiş.İzlenmesi gerekenlerden.
1 yıl sonra yeniden izlediğim ve yeniden yorumlamak istediğim filmdir. Ataşehirde çekilmiş ve o devasa boyutta bloklar için şunu diyor kahramanımız Tülay; ''Gecede canavar gibi yükselmişlerdi.'' Kentin boğuculuğu, sınıf farklılıkları, arayış içinde bir kadının saflığın sembolü halit'i keşfedişi. Filmde dünya umrunda olmadan eğlenen insanlara bakarak anlatır yaşadıklarını Tülay. Bu açıdan ikilem oldukça belirgin şekilde verilmiştir. Bir yanda şehrin vurdumduymaz, sıradan monoton insanının eğlence kültürü bir yandan da içinde ruh olan bir yaşam arayan bir karakterin bunalımları. Başarılı fon müzikleri, sonlara doğru güzel ensantaneler dolu sahneleri ile ve kentin o yeraltı edebiyatı kahramanı insanlarının tutku ve arayış içindeki halleri. Kesinlikle çok değerli bir film. Tabi filmden, ucuz bir macera, dibine kadar teknoloji ve bütçe ve popülerlik değil de sanat-edebiyat-psikoloji beklentileri içinde iseniz.
zeki demirkubuz'un ilk filmi. uzun zaman geçmiş aradan tekrar izleyeyim dedim zeki'nin filmlerini sırayla. diğer filmlerine göre sönük kalsa da, zeki demirkubuz ''şimdiki aklım olsa çekmezdim.'' dese de sevdiğim bir filmdir. Metropolde bunalım içindeki bir burjuva bayan'ın bunalımlarını giderme çabası; daha doğrusu arayışı konu ediniyor. sonlara doğru daha da güzelleşen bir film.
Selçuk Yöntem'in martıyı anımsatan kaşları, Aslının arkasında belirmesi ve Fikret Kuşkan'ın anadan üryan halleri hatırlanır.