ÇOK AĞIR BİR FİLM Çoğunluğu dialoglarla geçiyor. Aksiyonu 0 a yakın. Oyuncular doğal oynamayı o derece abartmış ki! olayın film boyutu kalmamış. Sanki hiç ilerlemeyen, gerçek yaşamın kamera ile çekildiği bir durum var...Çok sıkıcı.
Evet bu bir sanat filmi,evet ağır tempolu,peki neden bu filme avrupalı sinemacılar tarafından 2014'ün en iyi filmi denildi?En prestijli sinema ödülünü (evet oscardan da prestijli) "altın palmiye"'yi kazandı?Bence şu nedenlerle...:
Nuri bilge'nin en iyi yaptığı şey toplumumuzun sakat olan,çürümeye yüz tutmuş ahlaki değerlerini sinema yoluyla ortaya koyması.Bu film,kendini "aydın" zanneden bir adamın aslında toplumdan ne kadar koptuğunu anlatır.Sadece toplumdan olsa iyi,o kadar kibirlidir ki karısını ve kardeşini bile kendinden uzaklaştırıp,kimsenin anlamadığı,okumadığı köşe yazıları yazıp,tuzu kuru bir şekilde ama aynı zamanda çok mutsuz bir şekilde yaşayıp giden bir adam düşünün.
Memlekette böyle adam çok var.Bunlar yüzünden bu ülkede sanat,edebiyat hep itelenen,belli bir zümreye ait bir uğraş olarak kaldı.Aslında günümüzün en önemli sorunlarından biri.Atatürk'ün " Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir." sözündeki bu damarları maalesef bu insanlar koparıp atmıştır.İşte bu filmde bu anlatılır.
İzlenirlik açısından da şunları söyleyeyim.Çok sanat filmi izleyen,seven bir adam değilim.Ama bu filme başlayıp biraz atmosferine ısınınca 3.5 saat nasıl geçti anlamayacaksınız.
Haluk bilginer,demet akbağ,nejat işler...filmin su gibi akmasında çok etkili.sanki sizin evinize çay içmeye gelmişler de,yanınızda film çekiliyor gibi hissediyorsunuz.
40 yılda bir "aç da güzel bir film izleyelim" diyenlere göre değil belki de.Ama 40 yılda bir bizim memleketin gerçek bir aydınını,sanatçısını izlemek de çok olmasa gerek.
Filmi izlerken zaman nasıl geçti anlamadım. Yani öyleki 3 saat 15 dk bu tempoda asla bitmez demiştim ama işkence gibi bir seyrin sonunda bitti. Nuri Bilge Ceylan filmlerini beğenmem zaten fakat bu filmde hem ülkemizdeki yorumlardan dolayı hem Cannes hem oscarın eşiğinden dönüşü, rottentomatoes daki çok iyi yorumlar barındıran incelemelerden sonra çok büyük bir beklentiye girmiştim. Belki ben sanatsal filmden falan anlamıyorum bilemem fakat ilk 10 dk sından sonra sıkılmaya başladım ve birkez olsun beni filme bağlayacak parıltı göremedim. Film sıkıcı gidebilir ama filme de bağlayacak bişey olması gerekir benim sinema anlayışıma göre. Bunda ise hiçbirşey yoktu. İşin kötü yanı, filmi güzel kılan realite demek isterdim fakat o da değil yani böyle dialoglar falan böyle konuşma tarzları yookki. Haluk Bilginer ve Nejat İşler'i ayırıyorum hatta Serhat Mustafa Kılıç'ı, geriye kalan oyunculuklar çok yapmacıktı. Resmen doğal olmaya çalışırken yapmacılıkta boğuluyorlar ki Demet Akbağ falan normalde beğendiğim oyunculardır. Benim için inanılmaz bir hayal kırıklığı oldu, bu kadar tutulmasında vardır keramet diyip kapatmadım zaten yarıda bırakmayı da sevmem fakat bir daha Nuri Bilge Ceylan filmi izlememe kararı aldıran bir film oldu özetle. Bir Zamanlar Anadolu'da beğendiğim tek filmiydi.
NBC ye bir soru sormak istiyorum "neden sinema?" bu haliyle filmden çok radyo tiyatrosuna benziyordu. sanki oturma odamda birileri vardı ve beni muhabbete katmadan kendi aralarında konuştulardı. Ancak bunu filmi beğenmek için bir sebep olarakda görebilirsiniz. Yönetmenin kendi tavsiyesine uyması ve bildiği şeylerden bahsetmesini isterdim. Çünkü karakterlerde gerçekçi gelmedi. hakul bilginerin canlandırdığı karakterin nasıl biri olduğunu anlamam yarım saatimi aldı. Hani kötü filmmi hayır; peki iyimi, o kardarda değil :) bu tarzı sevenler beğenecektir. sayğı duyarım ama bende öyle ödüllü bir film izlenimi bırakmadı. NBC her sefereinde sinemasına bir şeyler katıyor ve anlatımını geliştiriyor bu filmde ise sanki bir adım geriye gitmiş.
Karakterler,diyaloglar,manzaralar,oyuncular mukemmel. Filmi bos bir zamaninizda tum diyaloglari ozumseyerek izlemenizi tavsiye ederim. Nuri Bilge Ceylan filmlerine karsi hep bir onyargiyla yaklasan ben, filmden muthis keyif aldim. Eminim sanat filmlerini sevmeyen arkadaslar da sıkılmadan izleyecektir.
O kadar sakin bir film ki, içinize işliyor her sahnesi kimi zaman sıkıcı olabiliyor belki ama değiyor. 'Ve hayat kaldığı yerden devam ediyor.' Oyunculuklara diyecek yok, herkes o kadar içten oynamış ki, hissediyorsunuz. Bir sanat filmi, uzun ve sıkıcı gibi önceden hazırlanmış basit yorumları dikkate almayın ve bu filmi uzun uzun ve olabildiğince sakin bir ruh haliyle izleyin, tabi ki her ikisi kadar sessiz de olmalı... Filmin müziğini de ayrıca dinleyin, iyi hissettiriyor.
Filmi izlerken, sanki o an oradaymışsınız da, filmdekiler de yanınızda yaşanıyormuş gibi hissediyorsunuz. Bir Zamanlar Anadolu'da filmini izlerken de böyle hissetmiştim. Kısacası film çok güzel, izlemenizi öneririm.
Süresinin uzunluğu dışında olumsuz tek kelime edemeyeceğim bir film. Sanatsal filmlerden ve yönetmenin diğer filmlerinden hoşlanmayanlar pek beğenmeyebilir fakat izlenmesi gereken ve arşivinizde olması gereken bir türk filmi olduğunu düşünüyorum .
Uzun bir film olduğunu bastan söylemem gerek sanatsal film sevmiyorsanız sıkıcı gelebilir ama şu bir gerçek flimde hayatın ilşkilerin içinden hemde sahicisinden bulabiliyorsunuz sinematografik olarak o kadar etkili sahneler var ki...haluk bilginerin odası orda yasamak isterdiniz eminim yarısoguk loş ışıklandırılmış kucuk bir oda...sabit kamera görüntüleri çok fazla tam bir NBC tarzı... yollar,doğa,buram buram Anadolu manzaraları içine çeken bir öykü izlenmeli.
Evet bu bir sanat filmi,evet ağır tempolu,peki neden bu filme avrupalı sinemacılar tarafından 2014'ün en iyi filmi denildi?En prestijli sinema ödülünü (evet oscardan da prestijli) "altın palmiye"'yi kazandı?Bence şu nedenlerle...:
Nuri bilge'nin en iyi yaptığı şey toplumumuzun sakat olan,çürümeye yüz tutmuş ahlaki değerlerini sinema yoluyla ortaya koyması.Bu film,kendini "aydın" zanneden bir adamın aslında toplumdan ne kadar koptuğunu anlatır.Sadece toplumdan olsa iyi,o kadar kibirlidir ki karısını ve kardeşini bile kendinden uzaklaştırıp,kimsenin anlamadığı,okumadığı köşe yazıları yazıp,tuzu kuru bir şekilde ama aynı zamanda çok mutsuz bir şekilde yaşayıp giden bir adam düşünün.
Memlekette böyle adam çok var.Bunlar yüzünden bu ülkede sanat,edebiyat hep itelenen,belli bir zümreye ait bir uğraş olarak kaldı.Aslında günümüzün en önemli sorunlarından biri.Atatürk'ün " Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir." sözündeki bu damarları maalesef bu insanlar koparıp atmıştır.İşte bu filmde bu anlatılır.
İzlenirlik açısından da şunları söyleyeyim.Çok sanat filmi izleyen,seven bir adam değilim.Ama bu filme başlayıp biraz atmosferine ısınınca 3.5 saat nasıl geçti anlamayacaksınız.
Haluk bilginer,demet akbağ,nejat işler...filmin su gibi akmasında çok etkili.sanki sizin evinize çay içmeye gelmişler de,yanınızda film çekiliyor gibi hissediyorsunuz.
40 yılda bir "aç da güzel bir film izleyelim" diyenlere göre değil belki de.Ama 40 yılda bir bizim memleketin gerçek bir aydınını,sanatçısını izlemek de çok olmasa gerek.