Michel Gondry, Eternal Sunshine of the Spotless Mind ile bilinir ama yönetmenin izlediğim ilk filmi buydu ve diğerini de sırf bu filmden dolayı izlemiştim. Filmi iki kere izledim. İlk izlediğimde o kadar saçma gelmişti ki… Hatta rahatsız olmuştum. Ama sonrasında izleyince kafamda bir şekil oluştu.
Bilmeyenler için söyleyeyim, film kitap uyarlaması. Hatta uyarlama değiil, kitabın aynısı. Şöyle düşünün. “Adam sabah uyandı, çok neşeliydi, pencereden süzülen ışık huzmelerinden gelen melodiyi duyuyordu.” yazıyor kitapta. Mecaz anlam ve söz sanatı var. Filmde ışık huzmeleri birer tel olup enstrüman gibi sesler çıkarıyor. Ya da, “Aşçı mutfakta haylaz bir yılanbalığını doğramaya çalışıyordu.” kitapta kastedilen anlamıyla kaygan bir balık yok, gerçekten yaramazlık yapan bir yılanbalığı var.
Örnekler çoğaltılabilir. Bu durum bana edebi bir zevk verdi açıkçası. Öte yandan beni en çok etkileyen nokta güllük gülistanlık olan evin sıkıntıların büyümesiyle gerçek manada küçülüp karanlıklaşmasıydı. Rengarenk başlayan film siyah-beyaz bitiyor. O kadar etkileyici ki ve gerçek ki.Ben çok sevdim :)
FİLM 94 DAKİKA DEĞİL150 DAKİKA. Amanın absürtlüğün zirvesi olmuş diyebilirim. Çocukluğumuzda eşyalara dair kolaylık açısından böyle bir hayalgücümüzde doldurur taşırız. Resmen onu yansıtmışlar. Müthiş emek ve hayal gücü kokuyor.
Jean Sol Partre beni benden aldı :D Bittikten sonra odada eşyalara bakınca hadi sizde yapın bir şeyler diyesim geldi.
İzlediğim en absürd, en ilginç, en sempatik filmlerdendi. Gerçeküstü ögeleri öyle bir yerleştirmişler ki, bir süre sonra normali buymuş gibi geliyor. Uzun olmasına rağmen izlettiren, sevdiren bir hikaye. Bir felsefe mezunu olarak Sartre'ın filmdeki yeri çok hoşuma gitti, güldürdü. Audrey'i zaten seviyordum ama bu filmde daha bir ısındım. Başroldeki çocuğun yüzündeki şapşal ifadeler de filme bağlıyor. Verilmek istenen mizahi yönlerin altında müthiş bir dram, sevgi, dostluk yatıyor. Ayy bu ne be sıkılırım ben diyorsanız hiç başlamamanız, farklı türlere açığım diyorsanız hemen izlemeniz gereken bir film. ^^
Filmin başlangıç sahnelerinde gözlerim yuvalarından fırlayacak sandım. Çok orjinal sahneler. O kokteyl makinası benim de aklıma gelmişti ;) neyse herkesin bildiği şarkıları alternatif müzik cover yapmış gibiler. Konu tanıdık ama bu nasıl bi yorum efenim şarkı bambaşka olmuş gibi düşündürten şarkılar olur ya onların film versiyonu.. İzlenmeli bence! :)
kitabindan sonra her ne kadar daha yumusak daha stop mation olmayan bir utopya beklesem de bu haliyle de guzeldi. ilginc bir yapittir. absurtlugu insanin anlamasina sindirerek sevmesine pek olanak tanimiyor bu yuzden ciddiye de alamiyor insan olan biteni ama vian bunu bilerek yapmis. bana da onun mizahini, yapitin mizacini anlayip sevmek dustu :')
Bitmeyen film yapmışlar :) çok uzun olduğu için zaman zaman konsantrasyonumu kaybetsem de çok kendine özgü ve tatlı bi filmdi.O nasıl bir hayal gücü öyle,o evdeki her şeye sahip olmak istedim :) gerçekten değişikti, tam absürd değil,tam komedi de değil,dram da değil,tam romantik değil,tam fantastik de değil..little little into the middle!
böylesine klişe bir hikayeyi bu kadar özgün yansıtabilmek gerçekten farklı bir zihin gerektirir. kahve ağzı olacak ama hislerimi en doğru bu şekilde ifade edebilirim, böyle bir hayal gücüm olsun 100 milyon borcum olsun.
Filmi iki kere izledim. İlk izlediğimde o kadar saçma gelmişti ki… Hatta rahatsız olmuştum. Ama sonrasında izleyince kafamda bir şekil oluştu.
Bilmeyenler için söyleyeyim, film kitap uyarlaması. Hatta uyarlama değiil, kitabın aynısı. Şöyle düşünün.
“Adam sabah uyandı, çok neşeliydi, pencereden süzülen ışık huzmelerinden gelen melodiyi duyuyordu.” yazıyor kitapta. Mecaz anlam ve söz sanatı var. Filmde ışık huzmeleri birer tel olup enstrüman gibi sesler çıkarıyor.
Ya da, “Aşçı mutfakta haylaz bir yılanbalığını doğramaya çalışıyordu.” kitapta kastedilen anlamıyla kaygan bir balık yok, gerçekten yaramazlık yapan bir yılanbalığı var.
Örnekler çoğaltılabilir. Bu durum bana edebi bir zevk verdi açıkçası. Öte yandan beni en çok etkileyen nokta güllük gülistanlık olan evin sıkıntıların büyümesiyle gerçek manada küçülüp karanlıklaşmasıydı. Rengarenk başlayan film siyah-beyaz bitiyor. O kadar etkileyici ki ve gerçek ki.Ben çok sevdim :)
Amanın absürtlüğün zirvesi olmuş diyebilirim. Çocukluğumuzda eşyalara dair kolaylık açısından böyle bir hayalgücümüzde doldurur taşırız. Resmen onu yansıtmışlar. Müthiş emek ve hayal gücü kokuyor.