Kevin Spacey yine şaşırtmadı beni :) Yanında da Kate Winslet olunca zaten bir beklentiyle başladım filme. Ölüm cezalarını protesto etmek konulu bir yapım ne kadar ilgi çekici olabilir? Cümle ilk okunduğunda monoton bir yapımla karşılaşılacağı düşünülebilir. İşte tam o noktada Spacey devreye giriyor ve kurguya adeta aşık oluyorsunuz. Alan Parker'ı pek sevmem ama hakkını vermeli iliklerime kadar etkilendim diyebilirim..
olanca bilgicligimle ve ukalaligimla "cok film izledik artik oyle sasirtan film de yok be , soyle sonu yuh dedirtsin filan, illa ki bi yerde acik veriyolar" konulu gereksiz ve simarik hipotezimi yerle bir ettigi gibi agzimi acik yuregimi buruk birakti bu film. alan parker ne sahane bir adam bir kez daha gorduk. birdy'nin muhalefetinin naifliginin hastasiydim. simdi bundaki acik muhalefet bambaska. en uclarda gezinen turden bir muhalefet ve son 20 dakikasinda o sakin seyreden konunun resmen bir anda 180 derece donup hem hareket hem de siyasi anlamda acayip bir hiz kazanmasi. ilk yari sirf bizi ikinci yariya hazirlamak icin cekilmis sanki. bu ne zeka arkadasim, bu nasil bir kurgu. bu nasil bir zekice kurgulanmis hayat ve senaryo. vay anasinı sayın seyirciler vay ki vay
Mükemmel bir kurgu. Ama gerçekten mükemmel. Filmseverler mutlaka izlesin. Çerezciler (kesinlikle aşağılama yoktur) başka alternatiflere yönelebilirler. Biraz durağan bir yapısı var.
Bir Usual Suspects değil elbette fakat bazen filmin bizi şaşırtmadan da etkileyici olabileceğinin kanıtı olmuş The Life of David Gale. Evet filmin sonunu tahmin etmek zor değil fakat karakterlerin o noktaya gelişi ve kararlılığı etkileyiciydi. Bir yandan toplumun ön yargıları ve yaftacılığı diğer yandan adalet sisteminin adaletle ilgisizliği anlatılmış. İzlerken, özellikle toplumun ön yargılı ve yaftacı oluşu konusunda, bir taraftan da Hunt filmini düşündüm. Hunt'ta da toplumun malum özellikleri yüzünden baş karakter benzer şekilde aforoz ediliyordu. fark şurada ki Hunt'taki kişi daha sıradan bir insandı ve nihayetinde sadece hayatına devam etmeyi hedefledi. Burada ise Prof. Gale idealleri olan ve bu uğurda mücadele veren bir adamdı, dolayısıyla sisteme ve topluma kendi canı uğruna sağlam bir tokat atmayı ihmal etmedi. Sonuç olarak elbette böylesine idealist aydın ve derin insanların davalarına her koşulda bağlı kalmaları istediğim bir şey olmasına rağmen, böylesine bir fedakarlığın filmde de bir ara değinildiği üzere ancak Sokrates tarafından gerçek hayatta uygulanabilir olduğunu düşünmeden edemedim. Bu bakımdan Hunt daha ürpertici ve gerçekçiydi bana göre. Tabi bu fark yapım yılları arasındaki farktan da kaynaklanıyor olabilir. Her ne kadar Hunt'ın yeri bi ayrı olsa da The Life of David Gale'i de beğendim.
bu kadar güzel bir filmi gözden kaçırmış olmak gerekten de üzücü.. idealler uğruna neler yapılır yada gördüklerimiz gerçeğin kendisi midir? güzel bir senaryoya sahip akıp götürüyor
ilk dakikalardan itibaren sizi senaryoya dahil edip gizemi çözene kadar bıraktırmıyor peşini tabi ki çözebilirseniz. the gameden beridir bu tadı alamamıştım bir filmden. ayrıca filmin başındaki öğreti çok hoşuma gitti bende ona ilaveten dostoyevskinin budalasından ''kristof kolomb, amerika'yı tam keşfettiği sırada değil, keşfetmeye giderken mutluydu.'' diye alıntı yapmak istiyorum. muhteşem bir senaryo oyunculuk sizi bekliyor.
alan parker ne sahane bir adam bir kez daha gorduk. birdy'nin muhalefetinin naifliginin hastasiydim. simdi bundaki acik muhalefet bambaska. en uclarda gezinen turden bir muhalefet ve son 20 dakikasinda o sakin seyreden konunun resmen bir anda 180 derece donup hem hareket hem de siyasi anlamda acayip bir hiz kazanmasi. ilk yari sirf bizi ikinci yariya hazirlamak icin cekilmis sanki. bu ne zeka arkadasim, bu nasil bir kurgu. bu nasil bir zekice kurgulanmis hayat ve senaryo. vay anasinı sayın seyirciler vay ki vay