Çalınan Taç (The Prince and the Pauper) (2000)

Çalınan Taç (2000)The Prince and the Pauper

Puan Yeterli oy sayısına ulaşılamadı
Senin Puanın
Etiketler
Yönetmen
Dil
İngilizce
Ülke
İngiltere
Süre
90 dakika
2
0
2
1
kaptankaptanim profil fotoğrafı
kaptankaptanim
Digiturk'te yakında kalkacaklar listesinde olan bir film. Fırsatınız varken izleyin. Zenginin fakiri, fakirin zengini anlaması için kusursuz bir örnek. Dramatik yapı üzerine bir analiz gerçekleştirerek anlatayım. Prens Edward'ın eylemi üzerine dramatik yapının ne üzerine kurulacağını ve dramatik çatışmasının ne olacağını anlıyor ve sinema koltuğumuza yerleşiyoruz. İsterseniz biraz mısır da alabilirsiniz ama uyarayım okurken yer yer mısır boğazınıza takılabilir ya da bırakmak isteyebilirsiniz. Saray yaşamının kısıtlayıcı ve baskıcı yaşamına ve halkın yaşam şartlarına odaklanan bir kıyaslama var karşımızda. Kimi zaman zenginlerin hayatı daha olanaklı diye bir düşünce sarar insanı ya da ekonomik durumu zayıf olan insan kendini avutmak için paramız yok ama gururumuz var diyebilir. Tam da böyle zamanlarda bir toplumu yönetmek skolastik düşünceye aittir. Bu dünyada her türlü acıyı da çeksen kurallara uy ki öteki dünyada cennete girebil. Katolik kilisesi bunu katı bir şekilde sağlarken Protestanlıkla birlikte bir rahatlama kuralların esnediği bir dönem görülmüştür. Tabi ki din savaşları adı verilen kanlı bir döneme de girilmiştir. Fransa'da yaşayan Protestanlara Huguenot denirken İngiltere'de Kral VIII Henry Anglikan kilisesini kurar. Düşman edinmek ve insanların birbirini ötekileştirmesi için hazır bir ortam. Halk kralı sevmez çünkü kral obur ve açgözlüdür. Kral, katolik kilisesini sevmez çünkü kilise obur ve açgözlüdür. Stalin'in Budist manastırları yakıp yıkması gibi Henry de Katolik manastırları yıktırır, baskınlar düzenler. Adalet bu noktada kapıyı çalar. Kral gut hastalığına yakalanır. Nedir gut hastalığı? Bir tür et hastalığıdır. Ayağı et gibi şişer. Hayatı boyunca et götüren biri için çok adil bir hastalık bence. VIII Henry'nin yönetimi esnasında bu tarihi kurguyu yazarak Mark Twain, pek çok olguya sorular yöneltiyor. Anglikan ve baptist inanışlarını kişileştiriyor. Monarşi ve Kilise ile ilgili iğneliyici eleştiriler veriyor. Tanrı tarafından atfedilen bir görev olarak görülen kral bilincini ise hünerle sorguluyor. Her şeyi gören de tanrı. Gözünden kaçıran da. Çocuk olmanın ve yetişkin olmanın sorumlulukları ile ahlaklılığı da karşılaştırılıyor tabi. Pek çok olgu pek çok kavramlaşmış ve tabu haline gelmiş norm yıkılıyor. Çocuk filmi tadında gelişiyor her şey çünkü gelecek çocukların elinde. Bu oyunsu yapısıyla da beni kendine aşık etmeyi başardı. Tanrı kralı korusunmuş peh! Tanrı çocukları korusun! (İnanan birinin deyişiyle)
error_outline
3 yıldan fazla önce