Büyük bir acı yaşayan bir kadın, aracı bozulan bir adamın çantasındaki ses kaydı aletini farkeder ve gazeteci olduğunu düşünerek ondan yardım ister.
Herşeyin ortaya çıkması için, tüm dünyanın anlatacaklarını duyması için tek umudu bu adamdır...
Fransız asıllı İranlı gazeteci ve savaş muhabiri, eski İran Büyükelçisi’nin oğlu olan Freıdoune Sahebjam’ın 1986 yılında acı bir şekilde öğrendiği olayın, 1990 yılında ki yazımına karşılık, 1994’de ilk baskısı gerçekleştirilen kitabından uyarlanan gerçek bir öykü...
Tüm bunlarla birlikte İran’ın küçük çocukları orduya kattıklarını söyleyerek, radikal dincilerin de tepkisini çekerek öldürülecekler listesine alınmıştır.
2008 yılında yaşamını yitiren yazar, kitabının filme aktarılmasını görmek ise kısmet olmadı...
House Of Sand And Fog filmindeki performansıyla Oscar’a aday olan ilk İranlı kadın oyuncu olan Shohreh Aghdashloo, bu filmde de göz dolduruyor...
Filmin kadrosuna son anda dahil olan Jim Caviezel, 15 gün içerisinde Farsça öğrenerek rolüne hazırlandı...
Mozhan Marnò, uzun bir ön çalışma sürecinden sonra, çok zor bir rolün üstesinden gelerek seyirciyi etkileyen performansıyla göz dolduruyor...
Erkeklerin dünyasında, ağızdan çıkan bir tek sözle, hayat ile ilişiğinin kesilmesi.
Suçun bu diyarlarda nefes almak.
Suçun bu topraklarda kadın olmak...
Soraya Manutchehri’den geriye kalan tek şey,
9 yaşındayken köydeki bir fotoğrafçının çektiği fotoğraf...