Ümit Ünal'ın her işini severim, Mubi'de görünce de daha önce izlemediğimden açtım direkt. Film için, 1,5 saatlik Büyükada belgeselinde geçen eski anılar gibiydi diyebilirim daha çok, kötü mü bu? Benim için değil. Film boyunca kameranın sallanması ise gerçekçilik adına günümüzde nadir başvurulan yöntemlerden biri olsa da, arada hatırlatmak iyi diye düşünüyorum. Kısacası, izlenebilir bir iş olmuş fakat konu üzerine Türk sinemasındaki en cesur iş hala Atıf Yılmaz'ın filmografisinde diyebilirim.
Objektif olarak bakıldığında film kendi kategorisindeki diğer filmlerden fersah fersah geride fakat ülkemizde bu konular daha baby step aşamasında olduğu için go girl! diyerek desteklemek durumunda hissediyorum kendimi
Beni çekmeyen çok şey var filmle ilgili. Diyaloglar çok kasıntı, konu haldır huldur işlenmiş. Ülkemizde mütemadiyen LGBT temalı filmler çekilmiyor zaten bu yüzden bu iki aşkın üzerine gereken emeğin verilmesini çok isterdim. Selen Uçer ve Ayşenil Şamlıoğlu'nun muhteşem oyunculuğu için tekrar tekrar izlenebilir.
"saçlarının başladığı noktadan ayak parmaklarının bittiği son noktaya kadar her hücren ve hepsinin ürettiği her kelime, her hareket, her ses bana karışsın, benimle olsun."
Çekim olarak çok çok kötüydü, hikaye çok üstün körü işlenmiş ama galiba ilk Eşcinsel başrollerini olduğu ve tamamen Eşcinsel bir hikayenin işlendiği yapım. Oyuncuları da bu dönemde gösterdikleri cesaretten dolayı tebrik etmek lazım.
"ilk önce dört ayaklı sonra iki ayaklı sonra da üç ayaklı canlıya ne denir: insan"