eisenstein, sinemanın tiyatroyu ya da resmi taklit etmek yerine doğrudan doğruya dile, dilin işleyişine yönelmesi gerektiğini fark eden ilk yönetmendir ve ona göre bir dil olan sinema yalnızca öykü anlatmanın aracı değildir. sinema, kurgu ile bir kavramı, düşünceyi dile getirebilir. bu açıdan bakıldığında potemkin zırhlısı, yalnızca potemkin isimli gemide çıkan olayların, isyanın hikâyesi değildir; ezilenin ezene karşı başkaldırması gerektiği düşüncesinin ve bir kavram olarak 'başkaldırı'nın filmidir.