.SimS.Uzak bir gelecekte geçen distopik hikayede insanlık, her biri farklı bir erdemi temsil eden beş farklı parçaya bölünmüş bir düzende yaşamaktadır. İnsanlar 16 yaşına geldiklerinde kendi insani özelliklerine göre bu beş bölümden birine dahil olup ömür boyu bu bölümde yaşamlarını sürdürmektedirler. Tris Prior için de bu kuralı uygulama zamanı geldiğinde kendiyle ilgili büyük bir sırrı keşfeder: Tris, 'uyumsuz'dur ve herhangi bir gruba ait olması mümkün değildir. Asıl sorun ise uyumsuzların bir lider tarafından yok edildiği ve bu yüzden hayatını kurtarabilmek için kaçması gerektiği gerçeğiyle yüzleştiği an ortaya çıkar. Tris bu belalı yolculukta hem hayatta kalabilmek hem de kendisi gibi uyumsuzların bu düzende neden bu denli tehlikeli bulunduklarını öğrenebilmek için Four adlı gizemli bir yabancıya güvenmek ve onunla işbirliği yapmak zorunda kalır.
Açıkcası pek beğeneceğimi düşünmemiştim ama bitmesini istemeyacak kadar çok sevdim :)Bu tür hayal çerçevesinde işlenen kurguları seviyorum Farklı bir film,raflarına renk katacak cinsten...Ancak söylemeden de geçemeyeceğim bir iki mantıksız sahne vardı ama filmin geneli iyi olduğu için ,sırıtmıyordu :) İzlenir,tekrar tekrar izlenir...
Gerilim ve aksiyonun tam kıvamında olduğu bir distopya filmiydi. Son dönem birçok distopya filminden az biraz benzerlik taşısa da genel itibariyle hepsinden farklı ve son derece başarılıydı
Yorumları okuyup karar verecek olsam kesinlikle izlemezdim galiba ama tuhaf bir şekilde en sevdiğim filmlerinin başında yer alıyor. Sebepsizce aşırı beğenmiştim filmi. Hala da beğeniyorum ve seriyi takip ediyorum. ''bana göre'' kesinlikle berbat, izlenenilmeyecek ve boğucu derecede sıkılacak bir film değil. Bittiği zaman diğer film için gün saymıştım adeta. O kadar berbat filmler varken bu filmi o filmler kategorisine almak haksızlık olur bence.
Bu tarz bilim-kurgular çok arttı son yıllarda , kurgu düşünce güzel aslında ama bunu sahneye taşıma adında gereken başarıyı elde edememiş bilim-kurguların temel özelliği olan tahmin edilemezlik konusunda vasatın altında kalmış , ben izlerken keyif aldım yine de fazladan zamanınız varsa izlenebilir ama izlenmese de birşey kaybedilmez.
Gerek Harry Potter'ın seçmen şapkası gibi seçilim gerekse açlık oyunlarındaki sınıflama akıllara gelse de vasat derece demek zalimlik olur diye düşünüyorum.çok iyi değildi ama çerez niyetine sıkılmadan izlenebilen bir filmdi:)
Filmden önce yorumları okuğumdan olsa gerek beklentiyi baya düşük tutmuştum. Filmdeki eksikliklere rağmen ben begendim. O eksiklikler neler mi? Mesela film, insanlar 5 farklı yapıya bölünmüş olarak başlıyor. Bunlar nasıl ayrıştırıldı pek bir bilgimiz yok. Film ağırlıklı olarak bilgelik, fedakarlık ve korkusuzlar üzerinde duruyor. Diğer iki topluluktan haberimiz yok. Bunlardan da bahsedilmiş olsa daha bir başarılı olurmuş gibi hissettim. Aslında filmde geçen bir diyalog herşeyi özetler gibi "ne çok hızlı olmalısın ne de çok yavaş" yani toplumu yonetenlerin istediği gibi normal bireyler olmanızı isterler. eğer diğerlerinden farklı iseniz sistem için tehlike çanları çalıyor demektir ve sistem dısı bırakılmanız gerekmektedir. Her izlenilişinde farklı fikirler çıkalıcak bir film gibi duruyor.
Fena değildi aslında. İyi zaman geçirebileceğiniz akıcı bir filmdi. Konusu ilginçti biraz o kadar. Ama bu son zamanlarda buna benzer filmler çok olmaya başladı diyebiliriz. Sıkılmadan izleyebilirsiniz diye düşünüyorum.
Şöyle tv de rastlamışken ikinci bir şans daha vereyim dedim ve filmin karalistemdeki yeri daha da sağlamlaştı :D. Beğenmememin en büyük nedeni oyuncu kadrosu. Kate Winslet dışında hep uyuz olduğum tiplerden oluşuyor ( Jai Courtney' i de severim.) Ayrıca film tamamen popüler filmlerden fırsatçılıkla ekonomik kaygılarla çıkmış olan artık çok fazla klışeleşmiş bir yapımdı. Neredeyse hiçbir orijinallik görmedim ben. Ayrıca anarşist bazlı verilen bazı mesajlar da cabası.
bir çok eksisi ve beğenmediğim yanı olmasına rağmen izlenebilecek film. yönetmenlik kötüyle vasat arası, oyunculuklar kate winslet hariç vasat ki az görünmesine rağmen oyunculuğunu başarılı buldum. kitabı okumadığım için senaryolaşma süreci hakkında yorum yapamayacağım ama kötü yönetmenliği senaryo kurtarabiliyor. baştan aşağı metaforlara dayalı senaryo iyiydi. çok boşluk var ama sırıtmıyordu fazla, hiç olmazsa kafa yorana bir şeyler katan ve haz veren bir senaryo. "ben düz insanım, metafor anlamam bana dobra olacaksın" diyenler için müthiş bir zaman kaybı olur.
film postmodern felsefe dahilinde, bireyci anarşizme yakın. özellikle bireycilik düşüncesi ön planda işlenmiş, toplumculuk yerden yere vurulmuş. hunger games'in çakması denmiş ama bir kaç benzerlik dışında uzaktan yakından alakası yok, hunger games kurtuluşu örgütlenmede ararken divergent bireyselleşmede arıyor, hunger games kollektivizm iyidir ama yönetim kötüdür diyor, divergent kollektivizm de kötüdür diyor, hunger games toplumun çıkarı için bireyi feda eder divergent etmez, spoilerda detaylı değineceğim üzere (ki "uyumsuz" kelimesinin de tamamen bireye odaklı olduğunu unutmamak lazım).
--- spoiler ---
öncelikle elbette yorumlarım kişisel düşüncelerimdir, öyle olmaya da bilir. post apokaliptik bir atmosfer ile başlıyor film. yanlış hatırlamıyorsam yüz yıl süren savaşlardan geriye kalan, binaları yıkık bir şehrimiz var (chicago). şehrimiz dış dünyadan tamamiyle soyutlanmış durumda ve dış dünyadan gelecek tehditlere karşı yüksek gerilim hattı gibi şeylerle yusyuvarlak çevrilmiş. yani elimizde bir adet yalıtılmış toplum var.
bu toplum kendi içinde 5 ayrı gruba ayrılmış. abnegation, erudite, dauntless, amity, candor. bir de bunların hiç birine dahil olmayanlar var, factionless adı verilen.
reşit olana kadar evebeynlerinizin topluluğuna aitsiniz ve reşit olduktan sonra referans bir teste tabi olarak bir topluluk seçiyorsunuz ve hayat boyu ona bağlı kalmak zorundasınız. bu topluluk sizin ailenizden bile daha önemli olmalı. sizi insani değerlerinizden uzaklaştırmak için dayatılan bir kutsal, günlük hayatımızda vatan, bayrak, din, toprak vs gibi karşılıkları var. hiç bir topluluğa dahil olmak istemezseniz evsizlere karışır, birden fazla topluluğa dahil olabilecek potansiyeliniz varsa divergent olarak "tehlikeli ve imha edilmesi gereken" insanlar arasında yerinizi alırsınız.
bilgelik burada bariz bir şekilde aydınlanmacılık/modernizm kavramlarını karşılıyor. adem nasıl bilgelik ağacı meyvesi yedi diye cennetten kovuldu, aydınlanma çağından sonra dünya her geçen gün daha hızlı bir biçimde boktan bi yere dönmeye başladı, bilgelik ile anlatılmak istenen bu. insan doğasına karşı olmaları ve dauntless elemanlarını serumla kontrol etmeleri bana fena halde equilibrium filmini çağrıştırdı.
evsizlerin hiç bir topluluğa ait olmadıkları için kontrol edilmelerinin güç olduğundan ve sistem için tehdit oluşturduğundan bahsederler film içinde. evsizler için bir parantez açmak gerekirse, sürüden ayrılıp birey olabilmiş, kendine dayatılan gömleği giymemiş insanların karşılığıdır. bireyi kontrol etmek, toplumu kontrol etmekten daha zordur. sizi yönetenler sizin normal, ortalama bireyler olmanızı isterler. diğerlerinden farklı iseniz, onlar gibi değilseniz sistem için tehlike arz ediyorsunuzdur ve yok edilmeniz gerekir. filmde de "ne çok hızlı olmalısın ne de çok yavaş" diyerek bunu pekiştirmiştir. bilgelerin en temel dürtüsü, sistemin devamlılığı. her türlü katliamı sistemin devamlılığı için yapılabilir görürler. bu nedenle evsizlerden ve onlara yardım eden fedakarlardan nefret ederler.
fedakarlık kavramı ise insanlığı sevginin kurtaracağını anlatmak istiyor kısaca. mütevazi evleri, kıyafetleri ve yaşamları var. kendilerinden vazgeçmişler, paylaşımcılığı, eşitliği savunuyorlar ve farklı düşüncelere, renklere karşı hoşgörülüler. sol görüş diyecem de tam anlamıyla değil, bana biraz daha 60lı yılların hippielerini çağrıştırdı. biraz da jedi gibiler.
cesurluk grubunu tam idrak edemedim açıkçası. bir yandan "kimse özgür olduğunu zanneden birinden daha iyi köle olamaz" sözü aklıma geldi, bir yandan da kolluk kuvvetlerinin kafa yapısı. zaten bana yaşlandığımı hissettirdikleri için sevmemiştim, sonradan iyice kıl kaptım. fedakarlık hükumetinde özgürlüğün doruklarında yaşayan bu grup, bilgelik iktidara gelince hemencik köleleşebiliyor.
diğer iki topluluk hakkında pek bir şey anlatılmadığı için yorum yapamayacağım. keşke onlardan da detaylı şekilde bahsedilseydmiş. zaten çok oldu bittiye gelmiş film, senaryodaki boşluklar doldurularak en az iki film çıkardı bu filmden. sanki birbirine paralel 50 yol var da biz sadece birinden gidiyoruz gibi hissettirdi.
dostluk grubu köylüleri çağrıştırdı, elektriksel duvarlarla çevrili toplumun dışında onlar var sadece ve gıda ihtiyacını onlar karşılıyor. dürüstler de sistemin devamlılığı için var olmaktan başka bi halta yaramayan hukuk camiası olsa gerek.
bireyci anarşizme yakın deyip bireyciliği anlattım yukarda. anarşist kısmına gelecek olursak huzur içinde yaşayan toplumda hükumet fedakarlardaydı ve onlar pek yönetmiyordu sanki. iki ana elemanımızdan biri olan four, iki kere kendisine teklif edilen liderliği reddetti. üstüne bi de faşist hükumet devirme hareketi gelince bence anarşist boyut eklenmiş oluyor.
dediğim gibi özensiz olmuş, çok daha iyisi yapılabilir ama bütün eksilerine rağmen beğendim ben. ama en fazla bazı noktaları daha iyi anlamak için 2. kez izlerim, 3. zannetmiyorum. --- spoiler ---
Bu tarz diycem sinemaseverler ne demek istediğimi anlar, bu tarz filmler son zamanlarda baya baya arttı. Maze runner, hunger games gibi işte. Neden bilmiyorum çok basit olmasına rağmen ben beğendim. Ben zaten her filmi beğenirim ama bu hoşuma gitti. Devamını çekicez diye bitirmişler filmin yani o mantıkla ve sabırsızlıkla bekliyorum yani. Fantastik seven biriyseniz kaçırmayın çünkü mutlaka daha kötülerini izlemişsinizdir.
Çok klişe bilindik öngörülebilir sahnelerle dolu son yıllarda yılda iyi kötü 4 5 örneği çıkan bir tür. Öyleki bazı sahnelerde ne olacağını bazı sahnelerde de karakterin ne söyleyeceğini bile tahmin edebiliyorsunuz eğer biraz film izleyen biriyseniz :D Bi de bir çok mantık hatası mevcut tabi, malesef para harcamak bunları kapatmıyor. Karalistelik değil fakat oranın çok da uzaklarında değil. Konuya senaryoya çok önem vermeyen biriyseniz aksiyon olsun diyorsanız ve ya popüler türler hoşunuza gidiyorsa (misal The Hunger Games) belki beğenedebilirsiniz.
Kitaptan film yapımı serilerinde fantastik edebiyat ve Ütopya edebiyatı özellikle kullanılan türler. Uyumsuz'un kitabını okumadım ama yer yer temel Ütopyalar sayılan cesur yeni dünya ve 1984 ten (ister esinlenme deyin ister çalıntı) alıntılar olduğu kesin. Bunları detaylı da açabilirim ama yeri değil.macera ve aksiyon olarak son bölümleri biraz aceleci ve kestirme bulsam da (filmin son bölümleri bence oldukça sıradan ve basit bir kurguya sahip. Filmin düzeyi iniyor adeta bir anda) güzel bir film. "Gelecek nereye ait olduğunu bilenlerindir." Diyor filmde. Vb. Sosyo psikolojik açıdan değerlendirme konusu olabilecek diyaloglar mevcut. Iyi vakit geçirtebilen bir film. Ama alanında devleşen yapıtları okumuş iseniz sizi kesmeyecek bir film aynı zamanda.
Hollywood artık bu tarz filmleri beceremiyor arkadaşlar. Sinemaseverleri aptal yerine koyuyorlar. Ne yapsak izliyorlar nasılsa deyip aynı pilavı farklı şekillerde önümüze sunuyorlar. Hayır olan Kate Winslet gibi usta oyunculara oluyor.
Filmde Açlık Oyunlarında bulunmayan mesajlar da mevcut efendim. En büyük mesajı da filmin sonu ile ilgili ipucu içereceği için söylemiyorum. Gelecekteki dünya düzenine dair ütopya filmleri bol miktarda mevcut iken taklit film olabilir sizin düşüncenize göre. Benzer tarafları vardır tabii ki. Ama gayet iyi.
bence sonucu bağlanamamış bir filmdi evet başşlangıçta farklı bir kurgu gibi geliyor ama sonu vasattı.. aksiyonlu sahneleri çok olan olağan bir filmden farksız.. vakit geçirmek için izlenebilir
Güzelim filmi açlık oyunlarına nasıl benzettiniz?İnsanlar gruplara ayrılmış diye mi yapmayın allasen...burdaki yorumları okuduktan sonra filmi izledim ve şuan önyargılı izlediğim için pişmanım gayet başarılıydı.
Filmde "uyumsuz" olarak tanımlanan kişilerin, neden bu kadar önemli olduğu bir türlü açıklığa kavuşmadı bence. Neden bu kadar korkuyor bu yöneticiler bu uyumsuzlardan? izlediğimiz kadarıyla çokta önemli kişiler değiller. öyle olağan üstü özellikleri yok. çok basit geçilmiş bu konu
Evet ilginç ve etkileyici bir konusu vardı ama tamamen çalıntı olduğunu düşünüyorum. Aldous Huxley'in cesur yeni dünyası'nın eşsiz bir çakması olmuş.Esinlenme bile diyemeyeceğim bence tamamen çalıntı. Bu film, açlık oyunları ve bu tarz filmlerin hepsinde Aldous Huxley ve George Orwell yansımaları görüyorum ki bu tarz film ve kitapların başarısı bu eşsiz ikilinin dehasını ve yeteneğini bir kez daha kanıtlamak...
Konu sıkıntısının artık ayyuka çıktığı Hollywood’da kitaplar can simidi haline gelmiş durumda. Alacakaranlık, Harry Potter, Açlık Oyunları serileri gişede çok iyi yapmış olsa bile The Host, Vampire Academy gibi yapımlar tam bir hezimet olarak sinema tarihine geçmiş durumda. Divergent hangi tarafta yer alıyor derseniz ortalama eleştirileri ile durumu kurtarmış halde
film postmodern felsefe dahilinde, bireyci anarşizme yakın. özellikle bireycilik düşüncesi ön planda işlenmiş, toplumculuk yerden yere vurulmuş. hunger games'in çakması denmiş ama bir kaç benzerlik dışında uzaktan yakından alakası yok, hunger games kurtuluşu örgütlenmede ararken divergent bireyselleşmede arıyor, hunger games kollektivizm iyidir ama yönetim kötüdür diyor, divergent kollektivizm de kötüdür diyor, hunger games toplumun çıkarı için bireyi feda eder divergent etmez, spoilerda detaylı değineceğim üzere (ki "uyumsuz" kelimesinin de tamamen bireye odaklı olduğunu unutmamak lazım).
--- spoiler ---
öncelikle elbette yorumlarım kişisel düşüncelerimdir, öyle olmaya da bilir. post apokaliptik bir atmosfer ile başlıyor film. yanlış hatırlamıyorsam yüz yıl süren savaşlardan geriye kalan, binaları yıkık bir şehrimiz var (chicago). şehrimiz dış dünyadan tamamiyle soyutlanmış durumda ve dış dünyadan gelecek tehditlere karşı yüksek gerilim hattı gibi şeylerle yusyuvarlak çevrilmiş. yani elimizde bir adet yalıtılmış toplum var.
bu toplum kendi içinde 5 ayrı gruba ayrılmış. abnegation, erudite, dauntless, amity, candor. bir de bunların hiç birine dahil olmayanlar var, factionless adı verilen.
reşit olana kadar evebeynlerinizin topluluğuna aitsiniz ve reşit olduktan sonra referans bir teste tabi olarak bir topluluk seçiyorsunuz ve hayat boyu ona bağlı kalmak zorundasınız. bu topluluk sizin ailenizden bile daha önemli olmalı. sizi insani değerlerinizden uzaklaştırmak için dayatılan bir kutsal, günlük hayatımızda vatan, bayrak, din, toprak vs gibi karşılıkları var. hiç bir topluluğa dahil olmak istemezseniz evsizlere karışır, birden fazla topluluğa dahil olabilecek potansiyeliniz varsa divergent olarak "tehlikeli ve imha edilmesi gereken" insanlar arasında yerinizi alırsınız.
bilgelik burada bariz bir şekilde aydınlanmacılık/modernizm kavramlarını karşılıyor. adem nasıl bilgelik ağacı meyvesi yedi diye cennetten kovuldu, aydınlanma çağından sonra dünya her geçen gün daha hızlı bir biçimde boktan bi yere dönmeye başladı, bilgelik ile anlatılmak istenen bu. insan doğasına karşı olmaları ve dauntless elemanlarını serumla kontrol etmeleri bana fena halde equilibrium filmini çağrıştırdı.
evsizlerin hiç bir topluluğa ait olmadıkları için kontrol edilmelerinin güç olduğundan ve sistem için tehdit oluşturduğundan bahsederler film içinde. evsizler için bir parantez açmak gerekirse, sürüden ayrılıp birey olabilmiş, kendine dayatılan gömleği giymemiş insanların karşılığıdır. bireyi kontrol etmek, toplumu kontrol etmekten daha zordur. sizi yönetenler sizin normal, ortalama bireyler olmanızı isterler. diğerlerinden farklı iseniz, onlar gibi değilseniz sistem için tehlike arz ediyorsunuzdur ve yok edilmeniz gerekir. filmde de "ne çok hızlı olmalısın ne de çok yavaş" diyerek bunu pekiştirmiştir. bilgelerin en temel dürtüsü, sistemin devamlılığı. her türlü katliamı sistemin devamlılığı için yapılabilir görürler. bu nedenle evsizlerden ve onlara yardım eden fedakarlardan nefret ederler.
fedakarlık kavramı ise insanlığı sevginin kurtaracağını anlatmak istiyor kısaca. mütevazi evleri, kıyafetleri ve yaşamları var. kendilerinden vazgeçmişler, paylaşımcılığı, eşitliği savunuyorlar ve farklı düşüncelere, renklere karşı hoşgörülüler. sol görüş diyecem de tam anlamıyla değil, bana biraz daha 60lı yılların hippielerini çağrıştırdı. biraz da jedi gibiler.
cesurluk grubunu tam idrak edemedim açıkçası. bir yandan "kimse özgür olduğunu zanneden birinden daha iyi köle olamaz" sözü aklıma geldi, bir yandan da kolluk kuvvetlerinin kafa yapısı. zaten bana yaşlandığımı hissettirdikleri için sevmemiştim, sonradan iyice kıl kaptım. fedakarlık hükumetinde özgürlüğün doruklarında yaşayan bu grup, bilgelik iktidara gelince hemencik köleleşebiliyor.
diğer iki topluluk hakkında pek bir şey anlatılmadığı için yorum yapamayacağım. keşke onlardan da detaylı şekilde bahsedilseydmiş. zaten çok oldu bittiye gelmiş film, senaryodaki boşluklar doldurularak en az iki film çıkardı bu filmden. sanki birbirine paralel 50 yol var da biz sadece birinden gidiyoruz gibi hissettirdi.
dostluk grubu köylüleri çağrıştırdı, elektriksel duvarlarla çevrili toplumun dışında onlar var sadece ve gıda ihtiyacını onlar karşılıyor. dürüstler de sistemin devamlılığı için var olmaktan başka bi halta yaramayan hukuk camiası olsa gerek.
bireyci anarşizme yakın deyip bireyciliği anlattım yukarda. anarşist kısmına gelecek olursak huzur içinde yaşayan toplumda hükumet fedakarlardaydı ve onlar pek yönetmiyordu sanki. iki ana elemanımızdan biri olan four, iki kere kendisine teklif edilen liderliği reddetti. üstüne bi de faşist hükumet devirme hareketi gelince bence anarşist boyut eklenmiş oluyor.
dediğim gibi özensiz olmuş, çok daha iyisi yapılabilir ama bütün eksilerine rağmen beğendim ben. ama en fazla bazı noktaları daha iyi anlamak için 2. kez izlerim, 3. zannetmiyorum.
--- spoiler ---