Nazi temalı savaş filmi tarzı zannedip izledim.Tam anlamıyla rezalet. Sakın izlemeyin üç ay tahmini yemek yiyemezsiniz.Yönetmenden tut tüm ekip kafayı yemiş.Bunlarda beyin yerine kızgın deniz kumu var.1.1
Kimse bu film sanat kokuyor demesin. Bildiğin bok kokuyor bu film.
Bana izlemesi zor gelmedi, filmin anlatmak istediğini çok farklı ve gerçekten rahatsız edici pek çok farklı şekilde daha önce izlediğim için olabilir. Bu film içinse rezil kere rezil diyorum. Gaspar noe'nin favori filmiymiş diye izledim fakat Gaspar'ın en kötü filmiyle dahi yarışamaz bence. Beklentimin yüksek olmasıyla ilgili de olabilir ama faşizm eleştirisi olarak oldukça zayıf ve yapay bir film. Ne karakterlerle bağ kurabiliyoruz ne şiddetti hissedebiliyoruz. Poserlar kızmasın ama vaktinize yazık etmeyin pas geçin bu filmi.
pasolini, eros üçlemesi filmlerinde (ıl decameron – 1971, ı racconti di canterbury – 1972, ıl fiore dele mille e una notte – 1974), cinselliği hayatın rutini içerisinde toplumca yasaklanmış yaşamın içerisinden bir olgu gibi ele alırken, bu filmde provokatif bir biçimde ele alır.
salo’nun rahatsız ediciliğin sınırlarını zorladığı yapısının insanoğlunda gerçekten yer alan korkunç şeyleri anlatabilip anlatamadığı ya da sert bir faşizm eleştirisi olup olmadığını tartışmaya başlamadan önce başat öğesi olan “iktidar etme” olgusu üzerinde durmamız gerekiyor. çünkü filmde bu olgunun işleniş biçimi her ne kadar yerindedir ya da değildir tartışılır olsa da filmin çıtasını oluşturur.
Ömrünün yarısını hapishanede yarısını akıl hastanesinde geçiren ve sadizme ismini veren Marquis de Sade'in aynı isimdeki kitabından uyarlanan bir film. Böyle söyleyince fazla ilgi çekici geliyor biliyorum ama Srpski yada The Human Centipede'i çerezlik olarak izleyen bana bile ağır geldi. Düşünün ki 1785 de yazılan kitap şiddet ve sadizm dozu oldukça azaltılmış şekilde 1975'de film yapıldığında bu güne kadar yapılmış en rahatsız edici film olarak nitelendiriliyor.
Yönetmeni sapkınlık ile suçlayanları ben anlamıyorum. Tamam filmdeki sahneler midenizi bulandırdı ama filmi izlerken nerenizle izliyorsunuz anlamak güç. Film ne anlatıyor, neden böyle bir şeye kalkışılmış azıcık çalıştırın be şu saksıyı.
salo’nun rahatsız ediciliğin sınırlarını zorladığı yapısının insanoğlunda gerçekten yer alan korkunç şeyleri anlatabilip anlatamadığı ya da sert bir faşizm eleştirisi olup olmadığını tartışmaya başlamadan önce başat öğesi olan “iktidar etme” olgusu üzerinde durmamız gerekiyor. çünkü filmde bu olgunun işleniş biçimi her ne kadar yerindedir ya da değildir tartışılır olsa da filmin çıtasını oluşturur.